Bir Şans Daha - Kitap kapağı

Bir Şans Daha

Skylar Greene

0
Views
2.3k
Chapter
15
Age Rating
18+

Summary

Freya, insan krallığının yarı kurt yarı insan prensesidir. Kurt krallığının prensi Freya’nın ailesini ziyaret ettiğinde, prenses onun eşi olduğunu öğrenerek şaşırır. Ne var ki prensin onu eşi olarak istemediğini öğrenince şaşkınlığı öfkeye dönüşür.

Ezra, kurt krallığının kralı, eşini kaybetmiş olan içine kapanık bir adamdır. Tek amacı krallığına odaklanıp bir daha asla sevmemektir.

Kader, kalpleri kırılmış bu iki kayıp ruhu bir araya getirdiğinde neler olabilir?

Ya geçmişleri onlara musallat olduğunda?

Geçmişlerine boyun eğecekler mi yoksa birbirlerinde aşkı bulabilecekler mi?

Fazla göster

30 Chapters

Chapter 1

Bölüm 1

Chapter 2

Bölüm 2

Chapter 3

Bölüm 3

Chapter 4

Bölüm 4
Fazla göster

Bölüm 1

FREYA

Tanımadığım bir yatakta uyanıyorum, ellerim ve ayaklarım gümüş kelepçelerle direklere zincirlenmiş. Aşağı baktığımda, üzerimde sadece sutyenim ile külotum olduğunu fark ediyorum.

Kıyafetlerim nerede? diye içimden geçiriyorum. ~Ve neden bağlıyım?~

Bu sırada yatak odasının kapısı açılıyor ve eşimin kardeşi içeri giriyor. “Sonunda uyandın. Sana çok fazla kurtboğan verdim diye endişelendim,” diyor kayıtsızca.

Öne doğru eğildiğinde elimden geldiğince kıpırdanıyorum. Kelepçeler derimi çekiştiriyor ama acıyı hissetmiyorum. Tek düşünebildiğim ondan kaçmak.

Sonra hayvani bir hırıltı duyduğumda kapının kırıldığını görüyorum.

***

ÜÇ AY ÖNCE

“Freya… Freya, duydun mu?” diye sesleniyor en iyi arkadaşım.

“Neyi duydum mu Penelope?” diye soruyorum yatak odamın kapısından içeri dalarken, vaftiz annem de hemen arkasından.

“Bayan Penelope, Bayan Freya hâlâ güzellik uykusundaydı,” diye azarlıyor yaşlı kadın, yüzünde hoşnutsuz bir ifadeyle.

Penelope gözlerini devirmekle yetinirken, ben de yatıştırıcı bir şekilde, “Sorun değil Bayan Greta,” diyorum. Bayan Greta’yı üzmek istemiyorum; ne de olsa annemin beni doğurmasına yardım etmişti.

Annem... Ah, annemi nasıl özlüyorum...

Hayır, sabahıma üzgün bir şekilde başlamayacağım.

Penelope yatağıma atlarken, Bayan Greta oflayıp puflayarak odamdan çıkıyor. Vaftiz annem gittikten sonra en iyi arkadaşım monoton bir sesle, “Prens geliyor!” diyor.

Kafam karışmış bir şekilde başımı ona çeviriyorum. Kardeşlerime âşık olduğunu biliyorum ama onlar zaten evdeler. Bir yere gitmediler.

Penelope yine gözlerini deviriyor, belli ki düşüncelerimi anlamıştı. “Yakışıklı kardeşlerinden bahsetmiyorum. Prens Jasper’dan bahsediyorum. Kral Ezra’nın kardeşi.”

Yüzüm yeniden sakin bir ifadeye bürünmeden önce gözlerim kocaman açılıyor. Kral Ezra katı yürekli, acımasız bir adam olarak bilinir. Yakışıklı olduğu söylenir ama kimse bunu öğrenecek kadar ona yaklaşamaz. Bir savaş olmadığı sürece kendini izole eder ve yıllardır bir savaş yaşamadık; bunun en büyük sebebi, etrafında yanlış yapan herkesi vakit kaybetmeden öldürmesidir.

Onu düşünmek bile tüylerimi ürpertiyor.

“Bir eş arıyor,” diyor Penelope, beni düşüncelerimden uyandırarak.

“Bir eş mi?”

Başını sallıyor. “Evet, Prens Jasper bir eş arıyor. Kardeşi Kral Ezra, yakında bir eş bulmasını istiyormuş ama prensin pek çok kadınla birlikte olduğu herkesçe bilinen bir gerçek, bu yüzden de buna inanmak zor. Yuva kuracak bir tipe benzemiyor.”

Bu doğru. Prens, aynı kadınla asla iki kez yatmayan bir seks düşkünü olarak bilinir. Ama Penelope’nin bilmediği; krallığımda benden, babamdan ve kardeşlerimden başka kimsenin bilmediği şey, prensin aynı zamanda bir kurt adam olduğu.

Evet, doğru duydunuz. Kral Ezra ve Prens Jasper birer kurt adam. Kardeşlerim ve ben de öyleyiz ama ailemiz dışında bunu kimse bilmiyor.

Dört krallık var: insan krallığı, kurt adam krallığı, cadı krallığı ve vampir krallığı. Kral Ezra kurt adam krallığının, babam Kral Oscar ise insan krallığının hükümdarı.

Babam insan ama annem Kraliçe Flora bir kurt adamdı. Kurt adamların insanlarla çiftleşmesi alışılmadık bir durum ama annem bunu umursamadı. Babamla tanışmaları ilk görüşte aşktı - ya da bana öyle söylendi. Her zaman onlarınki gibi bir aşk bulmayı istemişimdir... ya da bir zamanlar onların yaşadığı gibi...

Hayır, üzücü düşünceler yok, Freya.

Ziyarete gelen yöneticiler kurt adam olduğuna göre, Prens Jasper aslında karısını değil, eşini arıyor demektir. Ama Penelope bunu bilmiyor.

Prens Jasper’ın eşi için üzülüyorum. Onun başka kadınlarla yattığına dair dedikodularla uğraşmak zorunda kalacak. Muhtemelen o kadınların kendileriyle bile uğraşmak zorunda kalacak.

Biz kurt adamlar eşlerimizle, ruh eşlerimizle birlikte olmak için yaratılmışızdır. Eşlerimiz ölmediği sürece, birden fazla eşimiz olmamalıdır.

Bazen ikinci şans eşleri ile kutsanırız ancak bu nadiren olur. Dahası kralın yeni bir eş aradığından şüpheliyim; kimse onun taştan kalbini yumuşatamaz.

“Beni dinliyor musun sen?” Penelope parmaklarını yüzüme doğru şaklattı. “Yemin ederim, bazen kendi küçük dünyanda yaşıyorsun.”

Arkadaşımın elini itiyorum. “Dinliyorum. Prens geliyor ve bir eş arıyor diye heyecanlanıyorsun. Seni seçeceğini umuyorsun.”

Penelope’nin nefesi kesilirken yüzü kızarıyor. “Öyle bir şey söylemedim Freya.”

Gülüyorum. “Söylememiş olabilirsin ama kesinlikle bunu düşünüyordun.”

Başını iki yana sallıyor. “Beni çok iyi tanıyorsun. Evet, onun karısı olmayı umuyorum.”

Sırıtarak yataktan kalkıp banyoya gidiyorum ve kıvrımlarımı saran uzun, sade, bebek mavisi bir elbise giyiyorum. Prenses olmasaydım muhtemelen bu yüzden zorbalığa maruz kalırdım ama umurumda değil. Kıvrımlarımı annemden aldım ve onları seviyorum.

Banyodan çıkarken Penelope ıslık çalıyor. “Keşke ben de senin gibi olsaydım Freya. Ama sopa gibiyim. Ama sen... senin göğüslerin ve kalçan var.”

Başımı iki yana sallıyorum. “Penelope, sen çok güzelsin. Benim de göğüslerim ve kalçam olabilir ama fiziğim diğer kızların yanında dikkat çekmeme neden oluyor. Herkes zayıf olmak istiyor.”

“Senin kıvrımlarına sahip olmayı tercih ederdim,” diye mırıldanıyor Penelope.

Hüzünle gülümseyerek koluna giriyorum ve onu odamdan çıkarıp mutfağa doğru yönlendiriyorum. Her zamanki gibi, hizmetçiler bize servis yaparken o da benimle ve ailemle birlikte kahvaltıya oturacak.

Çünkü Penelope’ye “en iyi arkadaşım” desem de gerçek şu ki sahip olduğum tek kişi o.

***

Penelope ve ben yemeğe oturduktan kısa bir süre sonra kardeşim Nicholas kolunda bir kızla içeri girdi. Kız yerine oturmadan önce bize ters ters baktı.

Nicholas bunu fark etti. “Eve gidebilirsin.”

Kız şaşırmış göründü.

“Evine gidebilirsin,” diye tekrarlıyor Nicholas. Kız yanıt vermeyince devam ediyor: “Kız kardeşime ters ters baktığını görmediğimi mi sandın? Kimse ona ters ters bakamaz, o yüzden evine git ve numaramı sil.”

Nicholas onu görmezden gelirken kız uzaklaştı. Bu sırada diğer kardeşim Lance de masaya yerleşti. Biz üçüzüz; Nicholas iki dakika farkla en büyüğümüz, ardından Lance, sonra da ben ama birbirimize hiç benzemiyoruz. Ben anneme, kardeşlerim de babama benziyor.

Geçen ay hepimiz on sekiz yaşına girdik ama hiçbirimiz eşimizi bulamadık. Nicholas birçok kadınla zaman geçirirken, Lance’in eşi olmayan bir kızla arkadaşça bir durumu var. İçimizde gerçekten bekleyen bir ben varım.

“O kız ne diye sana ters ters baktı?” diye soruyor Lance.

Omuz silkiyorum. “Bilmiyorum, umurumda da değil. İkiniz de biliyorsunuz ki çoğu kız benden hoşlanmıyor.”

“Onun adı Emma,” diye araya giriyor Penelope.

Nicholas burun kıvırıyor. “Ah, doğru ya.”

Alayla gülüyorum. “Adını bilmiyorsun ama yatağına alıyorsun.”

Nicholas omuz silkerek tabağına bir sürü yemek doldurmaya başlıyor.

Penelope bana dönüyor. “Muhtemelen senden hoşlanmıyor çünkü ona kardeşinle asla birlikte olamayacağını söylemiştin.”

Yüzümü buruşturuyorum. “Bunu pek çok kıza söylüyorum. Hepsi içlerinden birini yola getireceklerini düşünüyor. Ben sadece onlara yardım etmeye çalışıyorum ama onlar bunu yanlış anlıyor.”

Tam o sırada babam içeri girip sandalyesine yöneliyor. Hizmetçiler ona selam veriyor. Yerine oturduktan ve yemeği servis edildikten sonra hepimiz yemeğe başlıyoruz.

Çatal bıçak sesleri ve çiğneme sesleri dışında sessiz geçen bir dakikanın ardından babam boğazını temizliyor. “Prens Jasper bugün bazı misafirlerle birlikte burada olacak ve bir hafta kalacaklar. Martha onlar için misafir salonunu hazırladı. Hepinizden davranışlarınıza dikkat etmenizi bekliyorum.”

Babam kardeşlerime sert bir bakış atarken onlar homurdanıyor ama itiraz etmiyorlar. Hepimiz kahvaltımızın geri kalanını sessizce yiyoruz ve sonra babam bizi serbest bırakıyor.

***

Çoğu gece krallığımızı çevreleyen ormanda kurdumu serbest bırakıyorum. Zihnimi boşaltabildiğim tek zaman bu. Ama gündüzleri Penelope’yle burada yürüyüşe çıkıyoruz ve bu da neredeyse aynı derecede güzel.

“Sence prens benden hoşlanacak mı?” diye soruyor arkadaşım. “Sence seksi mi? Peki ya kardeşi?”

Hatırlayabildiğim kadarıyla prensi hiç görmedim ama Penelope’ye bunu söylemiyorum. Kurdum yüzünden dikkatim çok dağınık.

”Sence yakında eşimizi bulacak mıyız?” diye soruyor Lupa.

”Sanırım, Lupa. En azından öyle umuyorum. Eğer dün geceki rüya bir gösterge ise, onu yakında bulacağız.”

Tam o sırada bir çığlık duyuyorum.

Bakışlarım yeniden arkadaşıma odaklandığında, sarı elbisesinin üzerinde büyük bir kahve lekesi olduğunu ve kahve fincanımı elbisesine doğru eğmiş olduğumu görüyorum. “Çok özür dilerim Penelope. Dikkatim dağıldı.”

Gözlerinden yaşlar süzülüyor ama burnunu çekerek, “Sorun değil. Bunu bilerek yapmadığını biliyorum. Sadece... Bu benim en sevdiğim elbise ve prense güzel görünmek istemiştim.”

Cevap vermeden Penelope’nin elini tutup onu ormandaki küçük nehre götürüyorum. Etrafa bir göz attıktan sonra, “Elbiseni çıkar.” diye emrediyorum.

Mahcup görünüyordu.

“Etrafta kimse yok,” diyorum. “Çıkar, ben de lekeyi yıkayayım. Hava o kadar sıcak ki çabucak kurur.”

Penelope dediğimi yapıyor. Elbiseyi biraz ovaladıktan sonra lekeyi çıkarıyorum. Sonra elbiseyi güneşte bir kayanın üzerine serip kurumasını bekliyoruz.

Yaklaşık otuz dakika sonra misafirlerin geldiğini bildiren bir korna sesi duyuyoruz. Penelope hemen kuruyan elbisesini giyiyor ve herkesin beklediği evin önüne koşuyoruz. Tam zamanında babam ve kardeşlerimin yanında duruyorum; dört tane iri yarı adam yaklaşıyor.

Sağ tarafımda, Penelope uzun boylu, kaslı, sarı saçlı ve kahverengi gözlü yakışıklı prense sabit bir ifadeyle gülümsüyor. Normalde kurdumun boyun eğmesine neden olacak güçlü bir aura yayıyor ama Lupa onu gördüğüne gerçekten sevinmişe benziyor.

Prens Jasper yürümeyi bırakıp başını bana doğru çeviriyor. Göz göze geldiğimizde Lupa kafamın içinde, Eşim~!”~ diye bağırıyor ve ben neredeyse gülümsüyorum.

Sonra yüzündeki tiksinti ifadesini fark ediyorum. Benden nefret ediyormuş gibi görünüyor.

“Hizmetçi,” diye fısıldıyor. Başka kimsenin onu duyduğunu sanmıyorum; kurt adam duyma yetisine sahip olmasaydım ben de onu duymazdım.

Lupa inliyor ama ben başım dik duruyorum. ”Hayır, Lupa. Eğer o bizi istemiyorsa biz de onu istemiyoruz.”

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok