Tehlikeli Pazarlık - Kitap kapağı

Tehlikeli Pazarlık

Rida Naveen

İkinci Bölüm: Gizemli Adam

Autumn

İki gün içinde?

Bir yıl boyunca?

Sandalyem devrilirken başım dönüyordu. Sandalyenin çıkardığı gürültü evin içinde yankılandı. Merdivenleri koşarak çıktım ama kimse arkamdan gelmek için bir hamle yapmamıştı.

İki gün içinde ayrılmak zorunda mıydım?

Bu doğum günümden beş gün önceydi! Kalbim göğsümde çarpıyordu ve zorla yediğim azıcık yemeği de kusma ihtiyacı hissediyordum.

Birden babamın bunu bilerek yaptığını fark ettim. Babam eşimi burada bulacağımdan korkuyordu. Öyle bir şey olursa buradan asla ayrılamazdım.

Öfkem daha da artmıştı. Aşağıya inip sonradan çok pişman olacağım bir şey yapmamak için yumruklarımı sıktım.

Babam neden her şeyi kısa bir okul gezisiymiş gibi anlatmıştı?

Bu çok saçmaydı.

Hayatım boyunca babama hiç karşı gelmemiştim. Hep “uslu bir kız” olmuştum. Dion bu konuda benimle hep dalga geçerdi. Ama ne yaparsam yapayım, Dion hâlâ babamın favorisiydi.

Babam halkımı sevdiğimi ve onlar için canımı verebileceğimi biliyordu. Buna hayır demeyeceğimi de biliyordu. Bir yıl benim için neydi ki? Hiçbir şey. Hiçbir şeydi.

Ama beni asıl öfkelendiren şey, babamın şimdiye kadar bunu benden saklamaya karar vermiş olmasıydı.

Başım dönüyor, aklım babama karşı gelmenin yollarını arıyordu. İtibarına zarar vermediği sürece ne yaptığımın umurunda olmadığını biliyordum. Sanırım sonunda sonuçları ne olursa olsun istediğimi yapma sırası bana gelmişti.

Sarhoş olup gece boyunca dans edecektim. Umarım babama yakın biri bunu yaptığıma şahit olurdu. Ona gerçekten neler yapabileceğimi gösterecektim, belki diğer iki geceyi de aynı şekilde geçirirdim.

Telefonumu kapıp hemen Rin’i aradım.

“Bebeğim! N’aber?”

“Her şeyi daha sonra açıklayacağım ama ondan önce, teklifini kabul ediyorum.”

Rin yıllardır her gün geç saatlere kadar erkeklerle partiliyordu. Ona eşlik etmem için bana yalvarıyordu ama bundan kaçınıyordum.

Alfanın kızı olduğum için bu tür davranışların uygun olmadığını düşünüyordum. Ama bu kesinlikle değişecekti. Kalan iki günümün avantajını sonuna kadar kullanacaktım.

Küçük bir çocuk gibi davrandığımı biliyordum ama ihmal edilmekten bıkmıştım.

Babam nasıl olduğumu görmek için hiç eve gelmezdi. Ben işe yaramayan yedek çocuktum. Dion babamın bir çocukta olmasını istediği her şeyken, bana sadece bunun için ihtiyaç duymuştu.

Son birkaç yıldır Dion babamın onun için belirlediği kalıba giderek daha fazla giriyor gibiydi. Bu beni korkutuyordu ama Dion’un asla bu kadar kalpsiz olamayacağını biliyordum.

Dion ne zaman eve gelse ayrı kaldığımız zamanı telafi etmek için her saniyeyi birlikte geçirirdik.

Gerçi artık eskisi kadar yakın değildik. Zaman geçtikçe aramızdaki ilişki dâhil olmak üzere pek çok şey değişmişti.

Hattın diğer ucundaki Rin’in neşeli ciyaklaması beni melankolik düşüncelerimden çıkardı.

Telefonu kapatmadan önce, “On dakika içinde bende ol!” diye bağırdı.

Davranışımdan dolayı babamla yüzleşmek istemediğimden hızla merdivenlerden aşağıya koştum. Dion’un bana seslendiğini duydum ama onunla da uğraşmak istemiyordum.

Dışarıya çıktığımda kurdumun kontrolü ele almasına izin verdim. Duyularım hemen keskinleşmişti, temiz havayı derin bir nefesle içime çektim.

Etrafta ölü yapraklar uçuşuyordu, hava son zamanlarda beni dehşete düşürecek kadar soğumuştu. Kat kat kürküm sayesinde soğuk rüzgârı fazla hissetmediğim için minnettardım.

Kurt formunu insan formuna tercih eden Dion’un aksine, ben her ikisini de benzersiz özellikleri için takdir ediyordum.

Uzuvlarımı gererek Rin’in evine doğru yol aldım. Ormanda hızla ilerlerken kurdum havayı deliyordu. Beş dakika sonra, benim için açık bırakılmış olan Rin’in kapısındaydım.

İçeriye girdiğimde Rin’in annesinin oturma odasında oturduğunu fark ettim. O benim en sevdiğim kadındı.

Bunu inkâr edemem, annesi ve Rin’le o kadar çok zaman geçirmiştim ki annesini kendi annem gibi görüyordum. Rin’le birlikte büyümüştük, ilk kez anaokulunda tanışmıştık.

“Autumn, bebeğim, nasılsın? Rin yukarıda, odasında.”

“Harikayım Bayan Rock! Teşekkür ederim,” dedim sahte bir coşkuyla.

Birkaç saniye sonra Rin’in odasına daldım.

“Banyodayım!” diye bağırdı boğuk bir sesle.

Odasındaki dağınıklığa bakarak başımı salladım. Seksi topuklu ayakkabıları karyolanın direğinde asılıydı, her yere kıyafet askıları saçılmıştı.

Yatağındaki giysi yığınından bir elbise alıp üzerime tuttum ve homurdandım. Bu kesinlikle babamın dikkatini çekerdi.

Koyu bordo bir elbiseydi ve kalçalarımın yarısına kadar ancak iniyordu. Bacaklarımı oldukça uzun gösteriyordu, hatta 1.75 boyumla normalde göründüklerinden bile daha uzunlardı.

Elbisenin sırt dekoltesi ise popoma kadar iniyordu. Bu elbiseyle dışarıya çıkma düşüncesi beni ürpertmişti. Hayatımda hiç bu kadar açık bir şey giymemiştim ama bunun mükemmelden de öte olduğunu biliyordum.

Rin banyodan çıkıp beni görünce nefesi kesildi.

“Bugünün geleceğini biliyordum bebeğim! Git onu giy, ben de makyajını yapayım!”

Tanrım, sonunda beni kulübe götüreceği için bu kadar heyecanlanacağını kim bilebilirdi? Bilseydim ona katılmayı daha önce kabul ederdim.

Banyoda soyundum ve elbiseyi giydim. Elbise başımın üzerinden rahatça kaymış, vücudumun her yerini sarmıştı.

Rin tamamen kıvrımlıyken, ben daha kaslı biriydim. Gerçi son zamanlarda antrenman süremi azaltmış ve daha yağlı yiyecekler yemeye başlamıştım. Bu yüzden bende de Rin’inki gibi kıvrımların oluştuğunu görebiliyordum.

Kıvrımlarımı sevdiğimi söylemem gerek. Aynada kendime bakarken anneme ne kadar benzediğime hayret ettim.

Onu sadece fotoğraflarda görmüş olmama rağmen benzerlik olağanüstüydü. Neredeyse onun tüm özelliklerine sahiptim: Düz kahverengi saçlar, güzel kaşlar, burnu ve ağzı. Yeşil gözlerim hariç, onları da babamdan almıştım.

Gözlerim şu anda tam olarak nasıl hissettiğimi yansıtıyordu. Kafam karışıktı ve kırılmıştım.

Acı ve kararlılıkla ama en çokta belirsizlikle çalkalanıyorlardı. Tam burada yıkılmamak için çenemi sıktım. Rin’in acele etmem için bana bağırması düşüncelerimi bölmüştü.

Kapıyı açtığımda dramatik bir şekilde ciyakladı. Gözlerimi devirerek ona doğru ilerledim.

En iyi arkadaşım en büyük drama kraliçesiydi ve onu bunun için seviyordum. Hayatıma ışık getiriyordu. Kesinlikle ihtiyacım olan ışığı.

“Autumn, acele et ve otur!”

Rin çeşitli makyaj malzemelerini çıkardığında konuşmaya başladım. Kelimeler ağzımdan dökülürken gözyaşlarım beni yanaklarımdan süzülmekle tehdit ediyordu. Normalde ağlayan biri değildim ama uzun zamandır her şeyi içimde tutuyordum.

Etrafınızda sizi sevecek bir ailenizin olmaması dünyanın en kötü duygusuydu. Kendimi sürekli yalnız hissederdim ama bunu Rin’e ya da Nan’e asla belli etmezdim. İçimden bir hıçkırık yükseldi ama Rin buna izin vermedi.

“Ah, hayır. Ağlamasan iyi edersin! Makyajın için çok uğraştım, benden bile daha seksi görünüyorsun ve bunun neredeyse imkânsız olduğunu biliyorsun.”

İstemsizce bir kahkaha attım. Rin bana kendimi daha iyi hissettiriyordu. Bu kıza bayılıyordum.

“Tamam bebeğim, artık aynaya bakabilirsin,” dedi heyecanla.

Yavaşça arkamı döndüm ve karşımda bana bakan kişiyi görünce hayretler içinde kaldım. Arada bir makyaj yapardım ama Rin gerçekten sihrini konuşturmuştu.

Dudaklarım soluk ten rengime rağmen ortaya çıkmıştı. Rin dudaklarıma elbisemle uyumlu koyu bordo bir ruj sürmüştü. Dumanlı göz makyajı ve takma kirpikler beni tehlikeli bir gizem gibi gösteriyordu.

Sadece, “Vay canına. Teşekkür ederim,” diyebildim.

“Ben hiçbir şey yapmadım bebeğim. Sadece o güzel hatlarını öne çıkardım,” diye cevap verdi. “Hadi şimdi gidip sarhoş olalım!”

Soğuğu engellemek için bol ceketlerimizi giydik ve Bayan Rock’a veda ederek evden çıktık.

Buradan yaklaşık yirmi dakika uzaklıkta seçkinler için özel bir kulübe gidiyorduk. Alfanın kızı olduğum için VIP geçiş kartım vardı.

Özel muamele ve ilgiden hoşlanmıyordum ama bu gece bunun lehime işleyeceğini biliyordum. Birisi kesinlikle babama bu gece neler yaptığımı anlatacaktı ve babamın verdiği tepkiye bayılacaktım.

Ceketlerimizi çıkarıp kulübe doğru ilerlemeye başladık. Rüzgârın tenimi ısırdığını hissetmeye başlamıştım bile. Yine de kararımdan zerre kadar pişmanlık duymadan sıranın en önüne doğru yürüdüm.

Şimdiden insanlar başlarını bize doğru çeviriyordu çünkü yeşil gözlerimi kim tanımazdı ki? Onlar “özeldi” aileden geliyordu.

Fedailer başlarını sallayarak bizi içeriye aldılar ve bize yer açmak için diğerlerini kenara ittiler.

Birbirine karışan ter ve parfüm kokusu yüzüme çarpmıştı.

Müzik o kadar yüksekti ki zemin titriyordu ve küçük sahnelerde kızlar dans ederken etrafta neon ışıklar parlıyordu.

Gözlerim kulüpteki çiftlere takıldığında kalbim kıskançlıktan sıkışmıştı.

Ama bu tuhaf duyguyu görmezden geldim. Buraya kendime acımaya gelmemiştim, çiftleşmemiş erkekler ve sert içkilerle dolu bir gecenin tadını çıkarmaya gelmiştim.

Taşıdığı tepside bir sürü shot bardağı olan bir garson yanımıza gelip bize başını salladı ve biraz içki ikram etmek için kolunu uzattı. Rin ve ben tepsiden ikişer tane bardak aldık.

Peş peşe iki bardağı da mideme indirdim, boğazımı yakan yumuşak sıvı harika hissettiriyordu. İçmeyeli çok uzun zaman olmuştu. Bir shot daha atarak Rin’i dans pistine sürükledim.

Ortaya doğru ilerlerken yabancı bedenler bize sürtünüyordu. Vücudum ince bir ter tabakasıyla kaplanana kadar Rin’le dans ettim ve neredeyse sağır edici müziğin beni ele geçirmesine izin verdim.

Rin çok geçmeden bana göz kırpıp son bir saattir ona bakan yakışıklı bir adama doğru ilerledi. Uzuvlarımın gevşediğini ve zihnimin boşaldığını hissettiğimde içkiler kesinlikle etkisini göstermişti.

Bir kadeh daha almak için hamle yaptığımda iki sıcak el belimi kavradı. Oldukça kaslı bir adam beni önüne doğru çekmişti. Birden tökezledim ama düşmediğimden emin olmak için beni sıkıca tuttu.

Başparmaklarıyla çıplak sırtımın yan tarafını yavaşça okşadı. Bu olağanüstü bir histi.

Ellerim otomatik olarak adamın kafasının arkasına gitti. Parmaklarımı ipeksi saçlarında gezdirmek için ellerimin aşması gereken mesafeye şaşırmıştım.

Beynimin adamın uzun boylu olduğunu idrak etmesi biraz zaman almıştı. Çok uzundu. Bir süredir erkeklerle temas kurmamıştım ve dertlerimi unutmak için ihtiyacım olan şey tam da buydu.

Kalçalarımı sallayıp ona doğru sürtünürken ellerimi tembelce saçlarından çekip havaya kaldırdım. Boğazından çıkan kısık bir inilti yüzümün kızarmasına neden olmuştu.

Ellerini yavaşça vücudumun yanlarında gezdirmeye devam ederken içimden bir ürperti geçti, vücudum yanıyormuş gibi hissediyordum.

Gizemli adam boynuma nazik öpücükler kondururken boynuma daha fazla erişim sağlayabilmesi için başımı yana eğdim. Boynuma doğru gülümsediğini hissedebiliyordum.

Merakıma yenik düşüp bana böyle hissettiren adama bir bakış atmak için başımı kaldırdım.

Yüzünü gördüğümde nefesimi tutmuştum.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok