Quincy Tuzağı - Kitap kapağı

Quincy Tuzağı

Nicole Riddley

Yanık Yumurta Dolmaları

Quincy

Bir şeyi yeterince kötü yaparsan, bir daha asla yapmanı istemezler. Ninem bana böyle derdi.

"Quincy!!!!!"

Mutfaktan biri adımı haykırıyor. Aman tanrım! Sanırım yumurtaları çoktan keşfettiler.

Ninem bir daha yapmanı istemeyebileceklerini söyledi ama bağırmayacaklarını söylemedi.

Ayağımı yavaşça pencereden çıkarıp çıkıntıya doğru indiriyorum. Ayağım çıkıntıya değdiğinde, ellerimle pencerenin çerçevesini sıkıca kavrayarak tüm vücudumu dışarı sallandırıyorum.

Evet!!! Neredeyse özgürlüğün kokusunu alabiliyorum. Özgürlük, ben geliyorum!!!

"İşte orada," diyor aşağıdan tanıdık bir ses. Aşağı baktığımda kızgın bakan birkaç çift gözle karşılaşıyorum.

On beş yaşındaki üvey kız kardeşim Caitlin Rose, "Buradan kaçmaya çalışacağını söylemiştim," diye ekliyor. Parmağı hala beni işaret ediyor.

Lanet olsun! Çok yaklaşmıştım!!! ~

***

Luna Bianca, "Yumurtaları yakmadan kaynatamadığına inanamıyorum!" diye bağırıyor.

Luna Bianca benden sadece birkaç yaş büyük ve önceleri benden pek hoşlanmazdı. Sanırım artık benden nefret ediyor.

"Bu akşam yemeğe gelmeye zahmet bile etme. Önümüzdeki birkaç gün o yumurtaları yiyor olacaksın."

Kapıdan birkaç kıkırtı geldiğini duyabiliyorum. Eminim birkaçı kuzenim Joelle ve çetesinden geliyordur.

Peki, birkaç gün yanmış yumurta. Anladım.

Yani yemek yapamıyorum. Ne yapayım yani. Ninem bana öğretmeye çalıştı. O bile pes etti! Yine de denedim.

Daha bir ay önce, sürünün aşçısı Gemma beni makarna yapmakla görevlendirdi. Talimatlarını harfi harfine takip ettim. Yemin ederim ettim.

Makarnanın topaklanıp sosun tencereden atlamaya karar vermesi benim suçum değildi. Makarna tek parça halinde çıktı... Ya da onun gibi bir şey.

Sos erimiş lav gibi fokurdayıp her yöne doğru patladı. Her yerdeydi! Okuldaki bilim projemizden bile daha iyiydi.

Tek sıkıntı herkesin sinirlenmiş ve bağırıyor olmasıydı ve tabii, her yeri temizlemek ve yatağa aç girmek zorunda kalmam... Yine.

Beni bir daha asla yemeğin başında bırakmadılar.

Bugüne kadar.

Makarna fiyaskosunu unutmuş olmalılar. Bu sabah yumurta kaynatmam söylendi. Bir sürü yumurta!

Sanırım Gemma yumurta dolması falan yapmak istedi. Suyun kaynamasını bekledim durdum. O kadar uzun zaman bekledim ki!

Sonra beklemekten yoruldum. Öyle olunca yukarı çıktım ve biraz kitap okumaya karar verdim. Kokusunu aldığımda, artık çok geçti.

Duman alarmı sağır ediciydi. Tencereden kötü kokulu siyah duman yükseliyordu. Sürü evinin bir katı duman içinde kalmıştı ve yanmış yumurta kokuyordu.

Su tamamen buharlaşmıştı. Tencerenin dibindeki yumurtaların hepsi siyahtı ve ezilmişti. Yumurtaların geri kalanı yanmış kokuyordu.

Mutfakta sağa sola koşup bulaşık bezi ile dumanı alarmdan uzaklaştırmaya çalıştım, tüm pencereleri açtım, deli gibi küfrediyordum.

Ne yapacağıma dair hiçbir fikrim yoktu! Hih!!! ~

Sonra ayak seslerini duydum. Odama koşup pencereden kaçmaya çalıştım ve işte beni o zaman yakaladılar.

***

Artık bir sürü evinde yaşıyorum. Evdeki aşçılardan biri olmamı istediler. Omega falan değilim tabii.

Hayır, ben daha kötüyüm. Ben bir insanım! Benim gibi bir insan nasıl olur da bir sürü kurt adamla sürü evinde yaşar diye mi sordunuz?

Uzun hikaye ama kısaca anlatacak olursam; annem bir kurt adam.

İsyankar günlerden birinde şehirde sarhoş bir gece geçirmiş. Bir insanla çok fazla eğlenmiş. Bibidi-bobidi-boo!

Dokuz ay sonra: Buyrun! Ben!

Nasıl oluyor da ben bir insanım diye sorabilirsiniz. Yarı kurt adam olmam gerekmiyor mu?

Teknik olarak, evet.

Ama insan gibi kokuyorum ve içimde dönüşmemi sağlayacak o iç kurt yok.

On üç ya da on beş yaşındayken, birkaç günde gerçekleşebilecek değişimime işaret eden rüya gelmedi ve kurt adamımın adı onlara fısıldanmadı.

Yani insan olarak kabul ediliyorum. Ne kadar da harika bir şey, değil mi?!

Zaten kim kurt adam olmak ister ki?

Kim çirkin, tüylü, kısmen sevimli ama vahşi görünümlü bir hayvan olmak ve özgürce koşmak... ve onunla gurur duyan ve ona çok daha iyi davranan ebeveynlere sahip olmak ister...

Ben istemem. Belli oluyordur!

Sanırım bu, birkaç gün içinde on sekiz yaşına bastığımda sürü eşimi hissetmeyeceğim anlamına geliyor.

Peki, tamam! Kim bu kadar sahiplenici ve kısıtlayıcı… aynı zamanda ne olursa olsun koruyucu ve sevgi dolu bir eş ister…

Sürü eşine filan ihtiyacım yok! Hayır. İstemiyorum. İhtiyacım yok.

Annem sürü eşiyle beni doğurduktan bir ay kadar sonra tanıştı. Beni kısa süre önce kendi eşi ölen annesine, yani nineme bıraktı.

Beni ninem büyüttü. Beni seven tek kişi oydu. Üç ay önce ölene kadar onunla yaşadım.

Bir sürü planımız vardı. Öldüğüne hala inanamıyorum.

Evini satıyorlar, bu yüzden de beni buraya taşıdılar. Sanırım beni sokağa atmadıkları için minnettar olmalıyım.

Şimdi burada annem ve ailesi, yani eşi, üvey babam Jon ve kızları Caitlin Rose ile yaşıyorum.

Burada her ailenin küçük bir aile odası ve kaç çocuğu olduğuna bağlı olarak yatak odaları olan bir dairesi vardır. Yemekleri ise sürünün büyük yemek odasında hep birlikte yeriz.

Benim kendi odam var. Küçük bir şey. Tamam, çok küçük ve penceresi yok.

Sanırım Caitlin Rose'un giyinme odasıydı ama neyse. En azından biraz mahremiyetim var. Harry Potter gibi olabilecekken kimin büyük bir odaya ihtiyacı olur ki?

***

Saat akşam dokuzu geçti ve midem gurulduyor. Bugün bütün gün hiçbir şey yemedim. Bu sabahki yumurta fiyaskosundan beri odamda saklanıyorum.

"Bana öyle bakmayı bırak Oliver," diye uyarıyorum en iyi arkadaşımı. "Ben korkak değilim. Sadece şu anda sosyalleşmek istemiyorum."

Tamam, Oliver eski bir oyuncak ayı ama dik dik bakan ve insana işlememiş olduğu bir suçu itiraf ediyormuş hissi veren gözleri var.

Oliver'ı duvara yasladım.

Midem yine gurulduyor ve iç çekiyorum.

Aile odasında televizyon açık. Sanırım yakın zamanda yatmayacaklar.

Yavaşça kapıyı açıyorum ve gürültü yapmamaya dikkat ederek odamdan dışarı süzülüyorum.

Annem kanepenin ortasında oturuyor. Jon'un kollarının arasında. Üvey kız kardeşim Caitlin Rose, kafası annemin omzunda, diğer tarafta oturuyor.

Annemin parmağı kızının yumuşak kahverengi saçlarıyla hafifçe oynuyor. Mükemmel bir aile resmi.

Kanepenin arkasından aile odasını geçerken üç çift göz aynı anda bana döndü.

O lanet kurt adam kulakları!

Ben onlara bakıyorum, onlar da bana bakıyorlar. Ayaklarımı biraz sürüyüp, ağırlığımı bir ayaktan diğerine kaydırıyorum.

"Şey... Akşam yemeği için yumurta alacağım," diye mırıldanıyorum.

Kimse bir şey demiyor.

"Tamam," diye ekliyorum, sonra üç çift göz hala üzerimde, garip bir şekilde kapıdan çıkıyorum.

Bazen bir yere ait olduğunu hissetmenin nasıl bir şey olduğunu merak ediyorum. Sadece tolere edilmek değil, gerçekten isteniyormuş gibi hissetmek.

Caitlin Rose gibi olmak.

Yine de bunun üzerinde durmayacağım. Oldukça iyi bir hayatım var. Bana sorarsanız çok şanslıyım.

Ninem beni severdi. Elbette artık yok ama hayattayken beni seviyordu.

Üvey babamın benden nefret ettiği falan yok. En azından ben öyle düşünmüyorum.

Annem çoğunlukla beni görmezden geliyor, ama arada bir bana iyi davranıyor.

Üvey kız kardeşim benden hoşlanmıyor, ama o daha bir çocuk.

Kimseyle karşılaşmadan mutfağa giriyorum. Mutfağa bakıyorum ve lavabonun yanında yerde yanmış yumurtalarla dolu büyük bir plastik kap buluyorum.

Kabı mutfak tezgahına kaldırıp kapağını açıyorum. Korkunç koku etrafa dağılıyor.

Alttaki kararmış olanları bana ayırıp üstteki yenilebilir olanları almış olmalılar.

Kaptaki siyah maddeye duygusuzca bakıyorum. Midem gurulduyor, ama bunu yemek is yemekten farksız.

Kuzenim Joelle, "Bak sen! O yumurtaları yiyecek!" diye kapının eşiğinden bağırıyor.

"Yerken fotoğraflarını çekmeliyiz," diye ekliyor onun kaltak klonu, pardon, en iyi arkadaşı Kelly.

"Hayır, video çek!" diye bağırıyor başka bir kız.

Sekiz kadar gençten oluşan bir grup arkalarında duruyor. Hepsi heyecanlı. Kararmış, yanmış yumurtaları yememi izlemek için can atıyorlar.

Kuzenim Jorden ve en iyi arkadaşı Trey hariç.

Jorden, Joelle'in erkek kardeşi. Babaları annemin ağabeyi, kendisi aynı zamanda sürünün betası. Jorden benden bir yaş büyük, Joelle ise bir yaş küçük.

"Hadi, yuvarla!" diye bağırıyor Joelle. iPhone'u elinde hazır.

"Müthiş! Resmi yayınlayınca herkes görebilir," diyor Dan, gruptaki bir başka moron.

Jorden ve Trey'e bakıyorum. Jorden çenesini sıkmış ve dudaklarını birbirine bastırmış, Trey ise bana bakmaktan tamamen kaçınıyor.

Mahvolmuş kara yumurta püresini avuçluyorum ve ses daha da yükseliyor. Heyecanla parlayan gözlerini görüyorum.

Aptal kurt adamlar! Görünüşe göre sürü evinde yeterince eğlence yok. Buraya için Netflix almalılar. Ninemde vardı.

Joelle'in büyük alnına odaklanıyorum ve sırıtmaya başlıyorum.

Şlap! Tam isabet!!!

Oda sessizliğe bürünüyor.

Joelle'in alnının ortasında kocaman bir yumurta topağı var. Hafif gri ve sarımsı siyah lapa yavaşça yüzünden aşağı damlamaya başlıyor.

Sonra lapa bir şlap sesiyle daha yere düşüp her yere sıçrıyor. Arkadaşları geriye zıplıyor.

"Ahhh!!!!!" Joelle'in sesi sessizliği bozuyor. Arkadaşları ona dehşet içinde bakıyor.

Bazı çocuklar kıs kıs gülerken, bazıları -özellikle de Jorden ve Trey- gülmemek için kendilerini zor tutuyorlar. Jorden dönüp suratını saklamadan önce bana gururla gülümsüyor.

"Ne cüretle, seni aptal insan fahişe!!!! Bunu sana ödeteceğim!" diye bağırıyor Joelle.

Aniden bana doğru geliyor. Yan tarafta ellerini sıkıca yumruk yapmış. Ela gözleri parlayıp kararıyor. Ekibi, Kelly ve birkaç kız daha bana doğru adım atıyor.

Joelle öfkeli, Kelly ve diğerleri neşeli görünüyor. Gözleri acımasız bir zevkle parlıyor.

Eyvah... Beni öldürecekler! ~

Yanmış yumurtalardan bir avuç daha alıp, yaklaşmaya cesaret eden herkese fırlatmaya hazırlanıyorum.

"Hey! Ne yapıyorsunuz burada çocuklar?" diye soruyor eski Alfa'mız Yaşlı Bay Maddox.

Anında durup, başlarını uysal bir biçimde hızla indiriyorlar. Yaşlı Bay Maddox artık Alfa’mız olmasa da, hala alfa gücü yayıyor.

En azından ben öyle duydum. Kimseye boyun eğme ihtiyacı hissetmiyorum, şu anki Alfa'ya bile.

Ninem insan olduğum için olabileceğini söylemişti.

"Burada neler oluyor?" diye tekrar soruyor. Yaşlı Bay Maddox gerçekten yaşlı, ama hala sert görünüyor.

Sanki çok uzun zamandır güneşteymiş gibi yüzü buruşuk ve derisi bronzlaşmış.

Joelle kendini işaret ederek, "Bunu bana o yaptı," diyor.

"Bunu yapmak için iyi bir nedeni olmalı. Kesin ona zorbalık ediyordunuz," diyor. "Şimdi hemen gidin. Zavallı kızı rahat bırakın."

Joelle'in arkadaşlarıyla kaçmadan önce bana göz dikmesi beni işimizin henüz bitmemiş olduğu konusunda uyarıyor. Jorden'ın oyalandığını fark ediyorum.

"Hala ne işin var burada?" diye havlıyor Yaşlı Bay Maddox, Jorden'a ters ters bakarak.

Jorden kapıdan kaybolmadan önce bana endişeli bir bakış atıyor.

Yaşlı Bay Maddox gözlerinde endişeyle dönerek, "İyi misin sevgili Quincy?" diye soruyor.

"Şey... evet. İyiyim... Teşekkürler." Bana çok daha yakınlaştığını fark ediyorum. Çok yakın. Ben geri çekilemeden elini sırtıma koyuyor.

Bakışlarında beni ürküten bir şey var.

"Zavallı kız." Eli aşağı yukarı şekilde sırtımda gezmeye başlıyor. Tüylerim diken oluyor.

"Ben iyiyim. Gerçekten iyiyim." Bir şey ararmışçasına üstümde gezen elinden uzaklaşmaya çalışıyorum ama o vücudunu benimkine bastırmak için ileri atılıyor.

Ha siktir! Yani, lanet olsun! ~

Onu zorla iterken geri çekiliyorum. Birden yüksek rütbeli bir kurt adama saygısızlık ettiğim için cezalandırılmayı bile umursamayacağımı fark ediyorum.

Neyse ki, gitmeme izin veriyor.

Eğiliyorum ve yanmış yumurtalı plastik kabı lavabonun yanına yerleştirip mutfaktan dışarı fırlıyorum.

Kıkır kıkır gülüyor. "İyi geceler, sevgili Quincy."

"Evet, iyi geceler Bay Maddox!" ve git bir yumurta ya da limon em. Ya da daha iyisi, yüksekten uçan bir uçaktan paraşütsüz atla!!!

Hızla uzaklaşıyorum ve mutfak ile merdiven arasındaki koridorda dolaşan kuzenim Jorden ile karşılaşıyorum.

Beni gördüğü için rahatlamış gibi duruyor. Birbirimize başımızı sallıyoruz ve bacaklarımın gidebildiği kadar hızlı merdivenlerden çıkıyorum.

Doğruca küçük yatak odama atlayıp kapıyı kilitliyorum. Yaşlı Bay Maddox'un bana bakışlarından hiçbir zaman hoşlanmadım. On iki yaşımdan beri bana tuhaf bakışlar atıyor.

Sürü eşi hala hayatta. Yaşlı Luna yıllardır yatalak.

Nasıl bu hale geldi bilmiyorum ama biri kocasına bir tasma ve ağızlık taksa iyi olur.

Küçük yatağıma uzanıp Oliver'a sarılıyorum. Midem gurulduyor ve tüylerim hala Bay Maddox'un dokunuşundan dolayı diken diken.

Duş alıp cildimi onun dokunuşundan ve kokusundan temizlemek istiyorum ama bu gece annemle ya da Caitlin Rose'la tekrar karşılaşmak istemiyorum.

Oliver'a "Bu gece kendimi pek sosyal hissetmiyorum," diye açıklıyorum. "Ne yapacağım ben?"

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok