Alfa ve Aurora - Kitap kapağı

Alfa ve Aurora

Delta Winters

Sürü

RORY

"Alfa Nickolas bir sürü toplantısı düzenliyor. Eşinin kim olduğunu ilan edecek,” dedi annem.

Yorucu bir günü geride bırakmıştım. Eve girerken, farkında olmadan basamağa takıldım. Kapıdan içeri girerken hemen üstümü başımı düzelttim.

Ruh eşleri.

Belki de kurt olmanın en avantajlı faktörü gerçekte kime ait olduklarını yani ruh eşlerini bilebilmeleriydi.

Aksine biz insanlar, tanıştığımız erkek ya da kadınların birlikte olmamız gereken kişi olduğunu umarak, sürekli farklı ilişkiler deneyimlemek zorundaydık.

Ya da, belki, ruh eşlerimiz olmak zorunda değildi. Belki de aradığımız o ‘benzersiz kişi’ bir hayal ürünüydü. Belki de kaderimizde birçok aşkı tatmak vardı.

Ama ben ruh eşi fikrine bayılıyordum. Biriyle olan o gerçek aidiyet hissi, kollarında güvende hissetmek ve karşındakinin seni mutlu etmeye çabalaması gerçekten güzel şeylerdi.

Ama günün sonunda ben bir insanım.

Ve bir kurt adamın bir insanla eşleşme şansı nadirdi çünkü ruh eşlerinin uyumluluğu en azından aynı türe dayanmalıydı.

Eddie'ye kurtlardan bahsetmeyi ve onun bundan korkmamasını hayal bile edemezdim. Kurt olsaydım onunla olamazdım zaten.

Annem beni kapıdan dışarı sürükleyip, geç kalmamamız için çılgınca kolumu çekiştiriyordu.

Sürü toplantılarında, görünmez olduğumuzu umarak bir köşeye sinerdik.

Tabii ki, insan olarak, kokum diğerlerinden çılgınca farklıydı. Bu da tamamen gölgelerde kalmamı imkansız hale getiriyordu.

Önceki Alfa, annem beni sürüye getirdiğinde beni hoşgörüyle karşılamıştı. Ancak yeni yönetim, yani Alfa Nick, benden nefret ediyordu.

Doğrusu, o tüm insanlardan nefret ediyordu.

"Bugün benim için önemli bir gün," diye başladı Alfa Nick, sesi tüm salonda yankılanırken. "Ruh eşimi burada, sürümüzde buldum."

Kurtlar sadece on sekiz yaşlarına geldiklerinde eşlerinin kokusunu alabilirlerdi.

Alfa Nick de ruh eşinin reşit olması için birkaç yıldır bekliyordu.

"İşte o burada," dedi ve uzun boylu, güzel bir kız sahnede Alfanın yanında yerini aldı. Parlak saçları omuzlarının üzerinde salınırken, ela gözleri ışıkla parlıyordu.

Victoria.

Hayatımın her günü bana zorbalık eden kız.

Aynı yaştaydık, bu da onu ve arkadaşlarını çocukluk zorbalarım yapıyordu. Fakat yeni okulumla birlikte, onları daha az görüyordum.

Ama bu, artık Alfa ile çiftleştiği için, onun bu sürünün kadın lideri olan Luna rütbesine erişeceği gerçeğini değiştirmezdi.

Ve de Alfa'sı gibi, yeni Luna’nın da insanlara karşı bir nefreti vardı.

***

Kargaşa içindeki düşüncelerimle ve kontrolsüzce kafamda dolaşan görüntülerle uykuya daldım. Genellikle rüyalarımı rahatsız eden şey, bu görsel girdapta ortaya çıkardı.

Genelde rüyalarımda kurtlar olurdu. Özellikle de siyah kürklü ve mavi gözleriyle ruhumu delip geçen belirli bir kurt vardı. O gözler beni bir büyü misali savunmasız bırakıyordu. Sanki beni mavi, yeşil ve sarıdan oluşan sonsuz bir denize hapsediyordu.

Ama bu görüntüler genelde geldikleri gibi giderlerdi. Fakat o gözler zihnime kazınmıştı bir kere.

Okul için giyinip, anneme veda öpücüğü verdikten sonra sürü bölgesinin sokaklarında yürümeye başladım.

Orta büyüklükte bir sürüydük. Bizi insanlardan ayıran ve kurtlar tarafından korunan oldukça fazla arazi vardı. Okula gitmek için her gün bu yollardan geçmek durumundaydım.

Ancak yeni çiftimiz bugün sınırlarda, sürünün üçüncü yüksek komuta sahibi kurdu Gamma ile devriyedelerdi.

"Bak sen. Bu da kimmiş?" dedi Victoria, bana taş atarak.

Neden mi attı? Hiçbir fikrim yok.

Taşın yarattığı acıdan dolayı biraz sızlandım, ancak bir asi gibi kendimi korumak yerine, sorumlu tarafım daha ağır bastığı için, onların hakaretlerini sineye çektim.

Hangi yöntemin onları durduracağını kafamda tartmaya çalışıyordum.

"Ağlayacak mısın?"

"Luna Victoria, geçebilir miyim lütfen?" Yolu kapattığı için kibarca sormuştum. Ama o, geçmemi daha da engellemek için Alfa Nick'i inadına kendi tarafına çekti.

Ne sürtük ama. Sadece okula gitmek istiyordum.

"İnsanlar ve kurtlar birbirine karışmaz. Neden hâlâ burada olduğunu bile bilmiyorum," dedi Victoria. "Özellikle senin gibi zayıf kaltaklarla kurtlar kaynaşmamalı."

"Kaltak sensin" demeliydim ve onun bir kurt olduğunu düşünürsek bu çok bariz olurdu. Ama sessiz kaldım. Gözlerim ona tekrar mutlu mesut okuluma gidebilmem için resmen yalvarıyordu.

"Alfa,” diye seslendim, ruh eşiyle aynı duruşu sergileyen Nick'e. Sanki ona neden seslendiğim konusunda hiçbir fikri yokmuş gibi tek kaşını kaldırdı.

"Artık Alfa olduğuna göre, onu dışarı atabiliriz, değil mi Nick?” dedi Victoria yüzünde alaycı bir sırıtışla.

"Ailem kalmasına izin verdi. Verdikleri kesin karardan dönersem bundan hoşlanmazlar. Ama yine de, umurumda mı?"

Nick bunu bir anlığına kafasında değerlendiriyormuş gibi davranıyordu.

Annem her zaman, topraklarındaki insanları öldürerek eski yöntemlerine geri dönmek isteyen kurtlardan uzak kalmamı öğütlemişti.

Kurt yasalarına göre, bu kanunlara uygun bir davranıştı. İnsanlar ve kurtlar birbirine karışmamalılardı, bu onların kutsal kuralı gibi bir şeydi.

"Git,” diye izin verdi Alfa.

Onların önünden geçip, görüş açılarından çıkana kadar bir yere takılmamak için dikkatlice yürüdüm. Ancak sürüden uzaklaştığımda rahat bir nefes alabildim.

Artık orada güvende olduğumu düşünmüyordum. Gitmemi istiyorlardı. Nick sürünün Alfa’sı, Victoria da Luna’sı iken zaten işim çok zordu.

Kim ne derse desin, onlar istedikleri her şeyi yapabilecek güçtelerdi. Annem bile beni onlardan koruyamazdı. Zaten bu yüzden beni onlardan uzak tutmak için çabalıyordu.

***

Bütün günü okulda birkaç hatayla atlattığım için, ki bu benim için bir başarı, kendimi kutluyordum. Ancak ön kapıdan girer girmez yüzüstü düştüm.

Arkamdan duyduğum kıkırdamalar bana yalnız olmadığımı hatırlattı. Yerden kalkmadan önce kendime çeki düzen verdim.

"Alfa’m ve Luna’m," diyerek şaşkınla açılmış gözlerimle selam verdim. Yanlarında dehşete düşmüş gibi görünen annemin ifadesi çaresizlik ve keder içindeydi.

Ona küçük bir bakış attım ama neler olduğunu anlayamıyordum.

"Seni sürüden kovuyoruz. İnsan olduğuna göre, aramızda gittiğinde kopacak gerçek bir bağımız yok. Fakat annen seninle gelmeyecek.”

Alfa Nick, "Veda edebilirsin çünkü bu gece gidiyorsun,” dedi soğukkanlılıkla. Yüzünde sanki bana annemi terk etmem gerektiğini söylemiyor veya evimden zorla ayrılmamı emretmiyormuş gibi bir ifade vardı.

Nereye gidebilirdim ki? Bu sürüden kendimi ne kadar soyutlamış olsam da, onlar hâlâ ailemdi, orası benim evimdi. Şimdi de beni bir hiçmişim gibi kovuyorlar mıydı?

"Ne?" Hayretler içindeydim. Sabah bu konuyu tartışıyorlardı. Ama bu kadar çabuk karara varacaklarını düşünmemiştim.

"Rory," diye seslendi annem. Yanaklarından akan gözyaşlarıyla ellerimi ellerinin içine aldı.

Acı hissetmemin istedikleri tepki olduğunu bildiğim için ağlayamıyordum bile ama içimde fırtınalar kopuyordu.

Onlar fark etmeden bana bir zarf uzattı. Ben de ne hakkında olduğunu merak ederek cebime koydum. Bu belki bir veda mektubuydu, ya da başka bir planı vardı.

Sürüdekiler, ben evimden kovulurken hiçbir şey yapmadan durdu. Alfa, Luna ve Beta'nın beni zorla sürü bölgesinin sınırlardan dışarı atışını izlemekle yetindiler.

Birkaç şey almama bile izin vermediler ve annem de bunu durduramamıştı. Eğer bir kurt olsaydım, sürülerinden sürülmem onlar için acı verici olabilirdi. Bu, sürümle bağım kopmuş demek olurdu.

Sınırları geçtikten sonra, haydut topraklarına girmiş olacaktım ve neden burada terkedilmem gerektiğini kendimce sorgulamaya başladım.

Sürüdekiler sessiz kalmışlardı. Fakat Alfa, Beta ve Gamma benim korkmuş ifademi fark ettikten sonra, yüzlerini memnun bir ifade kapladı.

Bu üçü cidden berbat ve sadist kişilerdi.

Yavaşça ilerlerken bir anda kafama keskin bir darbe alıp yere yuvarlandım. Görüşüm bulanıklaştı ve kafamın arkasındaki zonklama zihnimi uyuşturdu. Önüme doğru dönmeye çalışırken, Alfa’nın büyük ellerini omuzlarımda hissedip ağlamaya başladım.

Tüm vücut ağırlığıyla beni eziyor, bıçağı çenem boyunca ilerliyordu. Hâlâ yüzünden silinmemiş sinsi bir gülümseme ile bana bakıyordu.

"Ne yapıyorsun?" diye sordum neredeyse duyulamaz bir fısıltıyla.

"Neden soruyorsun küçük Rory, senden kalıcı olarak kurtuluyoruz işte,” diye cevap verdi Nick kurnaz bir ses tonuyla. "O güzel ağzının başka birine kurtlardan, ve sürümüzden bahsetmesine izin vereceğimi düşünmedin heralde.”

"İnsanların sürgün edilme hakkı yok, onların kaderinde ölmek var küçük Rory."

Daha fazla beklemeye kalmadan, metalin boynumun derisine batıp içine girdiğini hissettim.

Boynumu tutup ellerimle fışkıran kanı durdurmak istiyordum. Bir yandan da tekrar nefes almaya çalışıyordum.

Her şey kararmadan önce gördüğüm son şey kendini beğenmiş yüzleri oldu.

Beni öldürmüşlerdi.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok